Şeyh Edebali’nin bir sözü ile başlamak istiyorum yazıma; “İnsana rast gelesin.” Şeyh Edebali’nin bu sözü çok şey anlatıyor değil mi? Eskilerin kendi dönemlerinde yazdıkları ya da söyledikleri, günümüze hatta geleceğimize hitap edebilecek güçte. Bu yazımın konusunu, geçmişte not aldığım okuduğumda bana aşırı dokunan haberlerden sonra yazmaya karar verdim.
***
Not aldığım haberlerden bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum; Su doldurmaya giderken, Suriye uyruklu 3 kişi tarafından gözüne çubuk sokarak oyulan 11 yaşındaki YUSUF AKTAŞ.
***
Evlerin de çocukları üşümesin diye saç kurutma makinesini çalıştırarak, yan odaya geçerek intihar eden, EMİNE AKÇAY.
***
Cemaat yurdundaki baskılara dayanamayıp video çekerek intihar eden tıp öğrencisi ENES KARA.
***
Eşinin pazara gidelim demesinin üstüne, “param yok” diyemeyip cebindeki 1,5 lira ile intihar eden, ALİ KABASAKAL.
***
Hastanede boş yatak bulunamadığı için müdahale edilemeyen, sonrasında hayatını kaybeden ASLI ÖZKISIRLA.
***
Yemekhane kartında 1 lira kalan ve “bir lira ile nasıl yemek yerim?” diyerek intihar eden üniversite öğrencisi SİBEL ÜNLİ.
***
Kanser tedavisinde son günlerini yaşarken, ilaç desteği istediği için o zamanlar çevre ve şehircilik bakanı olan, Erdoğan Bayraktar tarafından eline para sıkıştırıldığında “ben dilenci değilim” diyerek son günlerini onuru kırılmış şekilde son nefesini veren, DİLEK ÖZÇELİK.
BU İNSANLARIN CANLARI GİTTİ
Ve sırf para için kaçak kat çıkan, üniversite mezunu bile olmadığı halde müteahhit olan insanlar yüzünden, depremde hayatını kaybeden niceleri. Bu insanların mallarını geçtim, canları gitti. Peki sebebi kim? Kim üstleniyor? Ya da üstlenmek zorunda olduğunu düşünen birileri var mı?
BİZ BİZE YETSEK KAR
Geçenlerde yöneticilerden en biri :) sosyal medyada yazılanların bir önemi olmadığını, ülkemizde hukukun ve adaletin olduğunu söyledi. Peki o zaman, bizler neden haklarımızı sosyal medyada arar hale geldik? Kaç kadın, “öldürülmekten korkuyorum” diyerek Twitter’da sesini duyurmaya çalıştı? Bakın adalet sarayında değil, Twitter gibi kitlesi yüksek bir sosyal platformdan yardım istedi. Ben artık şöyle düşünüyorum; bazıları iktidardan gidene kadar, biz bize yetsek kâr.
YATACAK YER BULAMAYANLAR OLDU
Bu cümlemin altı boş değil. Hemen neye göre kurduğumu bir kaç soru ile anlatmış olayım. Mesela depremzedelere toplanan paralar mı yardımcı olmuştur? Yoksa kendi hesaplarımızdan tanıdıklarımıza gönderdiğimiz paralar mı? Tanıdıklar derken benim depremden etkilenen tanıdığım yoktu. Ama sosyal medya aracılığı ile tanışıp yardım edebildiğim, yardım edilmesine de vesile olduğum birçok insan var. Ben tek başıma bir vatandaş olarak o zaman, 9 aileye ev bulup içine de eşyalar alınmasına ya da koyulmasına yardımcı oldum. 9 kişiden eminim. Peki diğer binlerce insana ne oldu? Çadırlarına su bastı. Yatacak yer bulamayanlar oldu. Her yere fareler ve böcekler dolduğu için insanlar sağlık konusunda da sıkıntı yaşadı.
GÜNEŞLİ GÜNLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
Ben bir kişi bunu yapabiliyorken, bunca toplanan paralar nerde? Bir binanın temeline ne kadar para gider? Bunu soruyorum çünkü sadece temel var ortada. Velhasıl biz bize yeteriz cümlesinin altının ne kadar dolup taştığını görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok. Ne güzel demiş değil mi şeyh Edebali “insana rast gelesin” diye. İnsanlara rast gelerek, mümkünse rahatça nefes alabildiğimiz malımızı geçtim, canımıza da göz dikilmediği güneşli günlerde görüşmek üzere. Vesselam.