Migren, binlerce yıldan beri bilinen bir hastalıktır. Çoğunlukla sinir sisteminde görülen baş ağrısı ile karakterize kronik bir rahatsızlıktır. Dünya Sağlık Örgütü migren rahatsızlığını insanın yaşam şartlarını olumsuz yönde etkileyen büyük rahatsızlardan biri olarak görmektedir. Migren, her hangi bir yaş döneminde başlar, ilerleyen yaşlarda sıklığı azalır. Hastaların %80’den fazlasında atakların başlangıcı 30 yaşından öncedir. Migren baş ağrısı çeken kişilerin neredeyse üçte biri, yakın bir zamanda baş ağrısının meydana geleceğinin sinyalini veren geçici duyusal, motor bozukluk, görme ya da konuşma kabiliyeti bozukluğu hisseder.
***
Özellikle son yıllarda görülme sıklığının da artmasıyla beraber migren atakları üzerinde yapılan araştırmalar da bir hayli artmış durumdadır. Migrenin çevresel ve kalıtımsal faktörlerin bir karışımına bağlı olduğu düşünülmekle beraber gerçek mekanizması bilinmemektedir. Çoğunlukla hormonal değişimler, hava değişimi, bazı kokular, stres, kronik başka hastalıklar, ilaç ve tütün kullanımı, yüksek rakım, uyku ve beslenme durumu vs. gibi tetikleyici unsurlar migren ataklarını arttırabilir. Bu tetikleyici unsurlara karşı her hastanın duyarlılığı aynı olmayabilir. Bu nedenle bu faktörlere daha kişisel faktörler de eklemek mümkün.
***
Özellikle son yapılan çalışmalar migren ataklarında beslenmenin de önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Diyet açısından özellikle bilinen en net tetikleyicilerden biri uzun süre oluşan açlıklardır. Bireysel farklılıklar ve çevresel faktörlerin etkisinin migren üzerinde etkilerinin çok olması nedeniyle besinleri saptamak zor ve kişiye göre değişkendir. Yine de yapılan araştırmalarda çikolata, çay, kahve (kafein), peynir, turunçgiller, alkol, monosodyum glutamat (MSG) ve aspartamın içerdiği bazı spesifik öğeler sebebiyle migrende tetikleyici özellik gösterdiğini söylemek mümkündür. Yağ oranı yüksek diyet, öğün atlama, yetersiz su alımı da migreni tetikleyebilecek yanlış beslenme alışkanlıklarıdır.
***
Obezitenin de migreni tetikleyici bir faktör olduğunu düşünülmektedir. Obez ve fazla kilolu bireylerde migren daha sık görülmektedir. Bu nedenle uzman kontrolünde sağlıklı ve dengeli beslenmeyle kilo vermek migren konusunda bize yardımcı olabilir.
***
Yapılan yeni çalışmalarda, migren tedavisine ek olarak; magnezyum, selenyum, koenzim Q10, folik asit, E vitamini, B12 vitamini gibi bazı fonksiyonel besinlerin kullanımının migren ataklarının sıklığını, şiddetini ve süresini azaltılabileceği bulunmuştur. Bu konuda kesin bir şey söylemek için erken olsa da dengeli beslenme konusu burada da karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz eliminasyon diyetlerinin de migren ataklarında dokunan gıdaları bulmak için kullanılması yaygınlaşmış durumdadır. Özellikle bu diyetlerde önce çıkarma sonra ekleme yöntemi sayesinde tetikleyebilecek besinlerin saptanması büyük ölçüde sağlanabilir.
***
Sonuç olarak baktığımızda migren atağının çok çeşitli tetikleyicileri bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını biz kontrol edebiliyorken bazıları kontrolümüz dışında gelişebilir. En azından migren konusunda en az rahatsızlığı yaşamak için düzenli uyku, sağlıklı ve dengeli beslenme, tetikleyici besin tespit edildiyse ondan uzak durma, varsa aşırı kilolardan kurtulma bu konuda bize yardımcı olabilir.