Patagonya mı nedir, ülkenin birindeki televizyonda yemek yarışması var. Muhakkak seyretmelisiniz. Pek kaliteli olmasa da, beni ilgilendiren insan ilişkilerinde gelinen noktadır.
Perişan halimizi o kadar açıkça ortaya koyuyorlar ki anlatamam; muhakkak kendiniz görmelisiniz. Hem de insanın ne hale gelebileceğini tam idrak için tekrar tekrar bakmalısınız. Ben seyrederken dehşete düştüm. Nezaket perdesiyle öyle davranışlar sergileniyor ki hayret edersiniz. Bırakın beraber yaşamayı, bütün zekâvetleriyle insanca yaşamayı yok edecek kadar, ileri giderek, ne yaparsanız yapın muhakkak hata buluyorlar, kusur üretiyorlar.
Tuzlu yapsanız suçlusunuz, tuzsuz yapsanız yine suçlusunuz! İstediğiniz kadar "Herkes kendi istediği gibi ayarlasın diye böyle yaptım" deyin, anlatamazsınız. Neden mi? Sonradan eklenen tuz yiyeceğin içine tam sirayet etmiyormuş da ondan! Biraz fazla pişirseniz, erimiş oluyor. Biraz diri tutsanız, mübareklerin dişleri kesmiyor, zehir yemiş gibi yüzleri hemen buruşu veriyor. Peynirli bir şey yapsanız muhakkak peynir yemeyenler var. Peynir koymazsanız "Peynirsiz sofra mı olur" ithamına maruz kalırsınız. Tarhana çorbası mı yaptınız? "Hiç yemeyen" var. Süt mü kullandınız, yandınız, hiç sevmeyen çıkıyor. Fıstıklı tatlımı yaptınız, tatlıda asla yemeyen oluyor. Et pişirdiniz ise yine yandınız. "Bu da yemek mi canım. Çok kalay bir şey tercih etmiş" deniverir... Hiç hatanız yok mu? "Bu bardaklar eski model. Su içilemez durumda." Onlar da güzel mi. "Biz kadeh türü ayaklı bardakla su içeriz" deniyor! Velhasıl "Güzellik oyununun" tam aksi oynanıyor sanki. Kurtulmak imkânsız.
Bediüzzaman Hazretlerinin ilk defa aldandığını (!), doğruyu bulamadığını (!) bu programda defalardır seyrediyorum! Çünkü: "Hem bilirsin: Küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir davada, hicapsız, pervasız, küçük fakat hacâlet-âver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez" diyen Bediüzzaman belki ilk defa aldanıyordu (!).
İnsanların bazıları böyle çıldırmış, şaşırmışlar. Hicapsız, pervasız, teessür ve telaş göstermeden milyonlarca insana ve rakiplerine gösterilecek bir yayının çekimi esnasında öyle davranışlar sergiliyorlar ki insanlığımdan utandım. Bazılarının "Bir yarışmada rakiplerin kusurunu görmeleri lazım" demelerine asla katılmıyorum. Yarışmada, rakiplerinin kusurlarını bulmanın da insana yakışır adabı olmalı.
Fakat beni enterese eden bu yemek yarışması değil. Ben ruhen, kalben, mizacen beraber olduğum, inşallah ahirette de beraber olacağımız insanlarla olan ilişkilerimizden rahatsızım. Çoğu zaman müminlerin bile yarışmacılar gibi davranışlar sergilediğini maalesef üzülerek, seyrediyorum. Daha mertçe bir ifadeyle, bu ölçüsüz ilişki örneklerini, ben de dahil olarak, sergilediğimizi üzülmenin yanında, utarak itiraf ediyorum.
Son yıllarda kusurlarımın daha da iyice farkına vardım. Ciddi şekilde kendimle mücadele ediyorum. Maalesef tespit ettiğim pek çok yanlış davranışımı hala tamamen düzeltemiyorum. Nasıl olmuş da yıllarca bunların farkına, varamamışım. Farkına vardığım halde, hala daha pek çok halimi nasıl değiştiremiyorum. Sanki dinimizin ve ilmin hislerimizi en güzel ve doğru kullanılmayı belirlemesine rağmen, beğenmiyor; daha iyisini bilirmişçesine ukalalık (!) ediyoruz. Şaşırmış his yönetimiyle, nezaket kurallarının çok dışında ama hiç rahatsız olmadan, halimizin perişanlığının farkına bile varmadan nasıl da kasılarak yaşamışım, yaşıyoruz.!
Önemli bir savaşta, bizim cephemizden birisinin bir top atıp düşmanı perişan ettiğinde, bu işi yapanı tebrik etmeyip; "Neden ben atmadım" diyecek kadar rezil isek: bu halimizi hayatımızda da devam ettiriyorsak, inanın tedaviye ihtiyacımız var demektir!
Bu garip ilişki yumağını anlatırken, utanarak da olsa hislerimi kutsî kaynakların ölçüleriyle yeniden ve daha hassas bir şekilde yönetmeye defalarca yemin ederek karar verme imkânı buldum. Düzgün yaşayanları gerçekten tebrik ediyorum. Benim gibi kusurlu yaşayanları ise, kendilerini inceden inceye tetkik etmeye, eksiklerini, hatalarını muhakkak ama muhakkak görmeye, ömür sona ermeden doğru dürüst insan olmaya davet ediyorum.
Anasayfa
Yazarlar
Sernur Yassıkaya
Yazı Detayı
Bu yazı 1013+ kez okundu.
BiZLER DE BÖYLE MiYiZ?
Patagonya mı nedir, ülkenin birindeki televizyonda yemek yarışması var. Muhakkak seyretmelisiniz. Pek kaliteli olmasa da, beni ilgilendiren insan ilişkilerinde gelinen noktadır.
Perişan halimizi o kadar açıkça ortaya koyuyorlar ki anlatamam; muhakkak kendiniz görmelisiniz. Hem de insanın ne hale gelebileceğini tam idrak için tekrar tekrar bakmalısınız. Ben seyrederken dehşete düştüm. Nezaket perdesiyle öyle davranışlar sergileniyor ki hayret edersiniz. Bırakın beraber yaşamayı, bütün zekâvetleriyle insanca yaşamayı yok edecek kadar, ileri giderek, ne yaparsanız yapın muhakkak hata buluyorlar, kusur üretiyorlar.
Tuzlu yapsanız suçlusunuz, tuzsuz yapsanız yine suçlusunuz! İstediğiniz kadar "Herkes kendi istediği gibi ayarlasın diye böyle yaptım" deyin, anlatamazsınız. Neden mi? Sonradan eklenen tuz yiyeceğin içine tam sirayet etmiyormuş da ondan! Biraz fazla pişirseniz, erimiş oluyor. Biraz diri tutsanız, mübareklerin dişleri kesmiyor, zehir yemiş gibi yüzleri hemen buruşu veriyor. Peynirli bir şey yapsanız muhakkak peynir yemeyenler var. Peynir koymazsanız "Peynirsiz sofra mı olur" ithamına maruz kalırsınız. Tarhana çorbası mı yaptınız? "Hiç yemeyen" var. Süt mü kullandınız, yandınız, hiç sevmeyen çıkıyor. Fıstıklı tatlımı yaptınız, tatlıda asla yemeyen oluyor. Et pişirdiniz ise yine yandınız. "Bu da yemek mi canım. Çok kalay bir şey tercih etmiş" deniverir... Hiç hatanız yok mu? "Bu bardaklar eski model. Su içilemez durumda." Onlar da güzel mi. "Biz kadeh türü ayaklı bardakla su içeriz" deniyor! Velhasıl "Güzellik oyununun" tam aksi oynanıyor sanki. Kurtulmak imkânsız.
Bediüzzaman Hazretlerinin ilk defa aldandığını (!), doğruyu bulamadığını (!) bu programda defalardır seyrediyorum! Çünkü: "Hem bilirsin: Küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir davada, hicapsız, pervasız, küçük fakat hacâlet-âver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez" diyen Bediüzzaman belki ilk defa aldanıyordu (!).
İnsanların bazıları böyle çıldırmış, şaşırmışlar. Hicapsız, pervasız, teessür ve telaş göstermeden milyonlarca insana ve rakiplerine gösterilecek bir yayının çekimi esnasında öyle davranışlar sergiliyorlar ki insanlığımdan utandım. Bazılarının "Bir yarışmada rakiplerin kusurunu görmeleri lazım" demelerine asla katılmıyorum. Yarışmada, rakiplerinin kusurlarını bulmanın da insana yakışır adabı olmalı.
Fakat beni enterese eden bu yemek yarışması değil. Ben ruhen, kalben, mizacen beraber olduğum, inşallah ahirette de beraber olacağımız insanlarla olan ilişkilerimizden rahatsızım. Çoğu zaman müminlerin bile yarışmacılar gibi davranışlar sergilediğini maalesef üzülerek, seyrediyorum. Daha mertçe bir ifadeyle, bu ölçüsüz ilişki örneklerini, ben de dahil olarak, sergilediğimizi üzülmenin yanında, utarak itiraf ediyorum.
Son yıllarda kusurlarımın daha da iyice farkına vardım. Ciddi şekilde kendimle mücadele ediyorum. Maalesef tespit ettiğim pek çok yanlış davranışımı hala tamamen düzeltemiyorum. Nasıl olmuş da yıllarca bunların farkına, varamamışım. Farkına vardığım halde, hala daha pek çok halimi nasıl değiştiremiyorum. Sanki dinimizin ve ilmin hislerimizi en güzel ve doğru kullanılmayı belirlemesine rağmen, beğenmiyor; daha iyisini bilirmişçesine ukalalık (!) ediyoruz. Şaşırmış his yönetimiyle, nezaket kurallarının çok dışında ama hiç rahatsız olmadan, halimizin perişanlığının farkına bile varmadan nasıl da kasılarak yaşamışım, yaşıyoruz.!
Önemli bir savaşta, bizim cephemizden birisinin bir top atıp düşmanı perişan ettiğinde, bu işi yapanı tebrik etmeyip; "Neden ben atmadım" diyecek kadar rezil isek: bu halimizi hayatımızda da devam ettiriyorsak, inanın tedaviye ihtiyacımız var demektir!
Bu garip ilişki yumağını anlatırken, utanarak da olsa hislerimi kutsî kaynakların ölçüleriyle yeniden ve daha hassas bir şekilde yönetmeye defalarca yemin ederek karar verme imkânı buldum. Düzgün yaşayanları gerçekten tebrik ediyorum. Benim gibi kusurlu yaşayanları ise, kendilerini inceden inceye tetkik etmeye, eksiklerini, hatalarını muhakkak ama muhakkak görmeye, ömür sona ermeden doğru dürüst insan olmaya davet ediyorum.
Ekleme
Tarihi: 08 Temmuz 2019 - Pazartesi
BiZLER DE BÖYLE MiYiZ?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.