Evvelden o kadar önemli sayılmasa da artık başlı başına bir bilim dalı. Sosyoloji, bir toplum bilimden çok öte bir olgu. Sırf toplum ile uğraşmıyor. Bireyden başlıyor ve en üst toplumsal noktaya kadar ulaşıyor. Kapsadığı yani içine aldığı birçok yan ve ana bilim dalları var. Öyle ki nörolojiyi bile kısmen içine alıyor. Ekonomi ve hukuk ile doğrudan alakalı. Psikoloji ve felsefe ana dalları. Siyaset ise tamamen içinde. Kısacası yelpaze çok geniş.
Okumaya karar verdim. Bir arkadaşım 3. sınıfa geçti. Açık Öğretim Fakültesi. Anadolu Üniversitesi. “Sen de kayıt yaptır” dedi. Önce biraz düşündüm ve inceledim. Karşıma bambaşka bir dal çıktı. Muhteşem bir açılımı var. Bazıları “sana ne verecek” dedi. “Bilim” dedim. “Öğrenmenin yaşı yok” dedim. Ve ikinci üniversiteyi okumak için kayıt yaptırdım. Eğer 4 yıllık bir üniversiteden mevzun iseniz hemen harcını ödeyip kaydınızı yaptırıyorsunuz. Zaten açık öğretim muhteşem bir olay. Tahsil yapmış kişilere bir yeni fırsat. Tabi isteyenlere. Şimdi kafamda, mezun olduğum ekonomi bilimi ile sosyolojiyi birleştirmek var.
Ekonomi bir ana dal. İçinde mali konuları, uluslararası ilişkileri, metrik ekonomi olan ekonometri ile istatistiki, çalışma ve kamu ekonomisini, mikro ve makro ekonomiyi ve bunlar gibi birçok alt konuyu barındırıyor. İşletme bile ekonominin bir alt dalı. İşte sosyolojide aynı ekonomi gibi. İçinde birçok alt dal var. Psikoloji, felsefe, siyaset bilimi hatta nörolojik bazı konularda mevcut. Son yıllarda ekonomide bir dal olarak beliren nöro-ekonomi sosyoloji ile birbirine sıkı bağlı. Çünkü toplumların ekonomik davranış ve yön eylemlerini inceleyip değerlendiren bir ayrı dal. Özellikle toplumların ekonomik sorun ve krizlerde nasıl davranabileceklerini, neler düşündüklerini inceliyor. Bir toplum ekonomik bir sıkıntıda nasıl bir yol izler. Psiko-ekonomide denebilir ve toplum davranışlarını kapsar. İşte sosyoloji biliminin bir kolu. Oldukça kapsamlı bir konu. Son yıllarda bizleri de oldukça ilgilendiriyor. Toplumun ekonomik tercih ve davranışlarının ne yöne gideceğini inceliyor.
Sosyolojide bir felsefe konusu var ki oldukça derin. Geçmişten gelen ekoller mevcut. Pozitivistler, çatışmacılar, modernistler, feministler gibi birçok dal var. Bunlar yıllara ve asırlara göre değişime uğramış ve toplum için teoriler üretmişler. Haklı veya haksız olmaları değil, toplumu bir şekilde düşünüp araştırmaya sevk etmişler. Sosyolojinin bir başka ilgilendiği konu da; dinler ve dinler tarihi. Çünkü dinlerin toplumları ne şekilde etkilediği ve asırlar içinde nerelere sevk ettiği konusu bu bilim dalının da inceleme konusu. Teolojik toplumlardan demokratik toplumlara doğru izlenen seyri inceliyor.
Okuyup çalışmaya başladığınız zaman yalnızca bu bilime kilitlenirseniz, sonraki safhalarda bu bilimin ne kadar çok açılımı olduğunu anlarsınız. Özellikle düşünürler ve konular üzerine yazılmış birçok eseri meraktan okumak isteyeceksiniz. Bu da sizi bu konuda daha bilgili yapacaktır. Mesela bir Auguste Comte’u veya bir Saint Simone’u, bir Max Weber’i hatta Karl Marx’ı bile okumak ve anlamak isteyeceksiniz. Daha yüzlerce yazarın eserlerini merak edip okuyup inceleyecek, doğru ve yanlış olduklarını analiz edeceksiniz. Bu da sizi oldukça geliştirecek. Bu sosyoloji biliminin derinliğinden kaynaklanan bir olgu. O kadar derin ki dipsiz bir kuyu gibi. Her an ve dakika yepyeni bir teori ve analize açık bir dal. Ucu açık ve yorumlamaya açık bir bilim dalı ve günümüzde son derece bilinmesi gereken bir dal. Toplum, davranışları, ekonomisi ve tercihleri, siyasi tercihleri, düşünce ve davranışları gibi konulardan bu bilim dalı sorumlu. İyi bilinip doğru uygulandığı zaman daha kaliteli bir toplum olma şansınız var.
Saygılarımla...