1- Kağıt ve metal paralardan vazgeçilip elektronik paraya geçilecek.
2- Dijital robotlar hayatımızda daha fazla yer alacak.
3- Okullardaki eğitimin bitirilmesi ve yerine online dışarıdan eğitim süreci başlayacak (bizde bu haftadan itibaren başladı)
4- Virüs savaşını ne Çin ne Amerika başlattı. Hatta önümüzdeki günlerde virüsün Beyaz Saray’da bile görüleceği söyleniyor.
5- Amerikalı şirketlerde görülmesi normal karşılansa da Facebook gibi, Amazon gibi şirketlere sıçraması büyük olaylara sebep olacak.
6- Dünya Sağlık Örgütü, hastalığın önceden tespiti için tün insanlara biyometrik çip takmayı önermeye başlayacak.
7- En önemlisi insanlar evlere kapatılacak ve hayat internet ve dijital olarak yaşam sürdürmesi hedeflenecek.
8- Bunun bir ekonomik savaş değil, dijital bir savaş olduğunu unutmayalım.
Yukarıda yazdıklarım bir film senaryosu gibi gelebilir. Ama 21. yüzyıl savaşları bu şekilde gerçekleşmesi çok normal. Günümüzde savaşların en önemli argümanı silahlardı. Ama artık öyle değil. Bugün bir ülkenin ürettiği en teknolojik silahı bir başka ülke parasını bastırıp satın alabiliyor. Hal böyle olunca aynı silahtan hemen hemen her ülkede mevcut oluyor. O zaman aynı silaha her ülke sahip olacaksa, silah üstünlüğünüzü nasıl sağlayacaksınız? Tam da bu noktada siber saldırılar ve salgın virüsler devreye giriyor. Düşünün, ekonomisini ve silah gücünü yenemediğiniz ülkeye sokmuş olduğunuz bir virüs, o ülkenin hem sağlığını hem ekonomisini çökertiyor. Nasıl süper bir buluş değil mi? Bir de virüsü bulup ve de aşısını da bulan ülkenin ekonomik olarak gücünü düşünün.
Sadece film senaryolarında görmeye alışık olduğumuz enteresan olaylar yaşamaya başladık. Dünya'yı kim yönetiyor? Az çok biliyoruz ama emperyalist güçlerin bu kadar da ileriye gidebileceklerini hayal bile etmiyorduk.
Dünya'da yaşanan bu virüs paniğini eminim bundan sonra elinde böyle güçleri olan ülkelerde deneyecektir. Adı Korona olmaz da başka bir şey olur. Ama bildiğim bir şey varsa, bunu ekonomik yaptırım olarak veya tehdit olarak kullanmak isteyen ülkeler mutlaka çıkacaktır. Gelişmiş ülkeler için silahlarla savaşmak artık demode oluyor. Dünya siber saldırılara ve insansız dijital savaşlara doğru yol alıyor. Her zaman olduğu gibi buna ayak uyduramayan ülkeler hem iyi birer pazar hem de iyi bir denek oluyor.
Bizim gibi ülkeler, Meclisteki kavgaları, siyasetteki yozlaşmaları, tarikatları, kolonya fiyatlarını, makarna zamlarını, market fırsatçılarını konuşa dursun. Adamlar hiç evden dışarı çıkmadan dijital yaşamanın yollarını araştırıyor. Bizleri nasıl dar bir dünyada yaşatabilirizin hayallerini kuruyorlar. Amaçları bir taşla iki değil onlarca kuş vurmak. Bizi evlerimize mahkum edip hem sağlığımızı bozacaklar hem de internet aracılığı ile onların sitelerinden alış veriş yapmamızı sağlayacaklar. Hayal aleminde yaşayan duyarsız, hislerini kaybetmiş, manevi duygularını yitirmiş hasta bir toplum yaratmak istedikleri tek şey. Hatırlarsınız BİTCOİN diye bir dijital para piyasaya sürüldü. O zaman ne dedik? “Böyle bir şey olur mu” dedik ama oldu. Şu an kullandığımız, alış veriş yaptığımız her şey dijital ortamda gerçekleştiriliyor. Artık kullanılan kartlar bile hiç makina görmeden temassız ortamda kullanılıyor.
HEPİMİZİN KÖR OLMASI İÇİN ÇALIŞIYORLAR
Evet, Dünya güçleri hepimizi kör eden çalışmalara hızla devam ediyor. Virüsler üreterek hastalıkları tetikleyecekler. Dış dünya ile bağlantılarımızı kesip, olayları görmemizi engelleyecekler. Çocuklarımızın okul hayatlarını karartıp, dünya görüşlerini ve çevrelerindeki güzel şeyleri görmelerini engelleyecekler. Manevi hislerimizin yaşanmasına engel olmaya çalışacaklar. İbadet ve inançlarımızı yaşamamıza fırsat vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kim derdi ki, mukaddes şehir Mekke’deki Kabe ibadete kapatılacak. Ve hiçbir Müslüman aleminden ses çıkmayacak. Ama insanlara dayatılan virüs ve ölüm korkusu, anlaşılan ibadetinde önüne geçmiş durumda.
Eğer bu virüs, bir ülkenin ya da herhangi bir gücün icat ettiği bir saldırı aracı ise, işin seyri çok değişecek. Dünya bir virüsle bu kadar panik ve tedirgin olacaksa vay halimize. Evet, ölenlerin sayısı çok fazla değil ve genelde yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar ölüyor. Oysa diğer hastalıklardan binlerce insanımız ölüyor. Ama nedense hiçbiri bu virüs kadar korkutucu olmuyor. Belki de virüsün bu denli korkutucu olmasını göstermek de senaryonun bir parçasıdır, ne dersiniz?
Yazımın başındaki 8 maddelik alıntı araştırmacı yazar Abdullah Çiftçi'ye aittir.
Saygılar.