NTV Radyoda belli saatlerde bir yazar olan Adnan Bostancıoğlu’nun Köşedeki Kitapçı programı var. Kaçırsam bile internetten geçmiş programları dinliyorum. Bazı kitapları buradan öğrenerek aldım. Geçen gün yine yolda giderken aynı programa rastladım. Meşhur bir yazar olan Stephen Zweig’in yazdığı Rotherdamlı Erasmus kitabının yeni baskısı çıktığını söyledi. Bende sipariş verip aldım. Kitap Desiderius Erasmus’u anlatıyordu. Zaten bir hümanist olan Zweig’ın kitapları herkes tarafından okunmalı.
*******
Erasmus 1466 yılında Rotherdam yani Hollanda’da doğmuş olan bir filozof. Öyle bir insan ki hiç kimseden yana veya tarafında değil. Yanlızca kendi tarafında. Bir Hristiyan rahibi olmasına karşı bağnazlığa karşı ve gerçek bir hümanist. İnsanların birbiri ile mutlu ve barış içinde yaşamasını ilke edinmiş bir filozof. Ama gençliğinde öyle şeylerle karşılaşmış ki ondaki hümanist ruh daha da alevlenmiş. Çünkü Avrupa da din savaşları ve çekişmeleri yardı. Üstelik Rönesans’ın tüm Avrupa’yı etkilediği zamandı. Erasmus bir reformcu idi. Ama o Martin Luther’i bir devrimci hatta acımasız bir devrimci olarak tanımlar. Kilisenin hakimiyeti yıkılırken birçok insan ölüyordu ve insanlar kazıklarda yakılıyordu. O, ne kilisenin tarafında oldu nede Rönesans tarafında. Çünkü o bir hümanistti. Bunlara, bu savaş ve kargaşaya karşı idi. Bu nedenle hiçbir tarafta olmadı ama hiçbir tarafta olmadığı için bu taraflar ona düşman oldular. Yine de üstün zekası ve aşırı kıvraklığı ile hiçbir zaman kazıkta yakılmadı.
*******
Değeri anlaşıldığı zaman Avrupa’daki tüm kral, prens ve kardinaller onunla konuşmak istedi. Hep sofralarına oturdu. Bilgeliğinden faydalandırdı ama asla taraf olmadı. Ne zaman bir tehlike görse hemen çalışma odasına kapanır ve belki 20 saat durmadan çalışır, makaleler yazardı. Deliliğe Övgü onun en ünlü kitabı. Zweig hala birçok eserinin olduğunu ama onun kutsal dil saydığı latince ile yazıldığından diğer dillere çevrilmediğini söylüyor kitabında. Herkesle iyi geçinmesini ve nabza göre şerbet vermeyi bildi. Tek istediği insanların birlikte barış içinde mutlu yaşamaları idi.
*******
Sağlıksız bir yapısı ve kambur bir vücudu varmış. Ona rağmen yetmiş yıl yaşayabilmiş. Tedirgin biri olduğu için herşeyi yemezmiş. Hep üşürmüş. Bundan dolayı kürk paltolar giyer ama yine üşürmüş. Kısa boylu bu kambur sağlıksız adamın kalbi muhteşemmiş. Spinoza gibi aydınlanma devri filozoflarının babası sayılıyor. Ulusal çekişmelerden ve bağnazlıklardan nefret eden bir adam. Bir deha.
*******
Bu adamın fikirleri üzerinde bir dev yükseldi. Avrupa Birliği. Birliğin kuruluş fikrini o zamanlardan atmış. Bunu bir fikir olarak beyan etmiş. İnsanların bilim ve araştırma üzerine birlikte çalışmaları gerektiklerini önermiş. Paylaşmayı önermiş. İşte Avrupa Birliği Erasmus’un fikirleri doğrultusunda kuruldu. Bu kambur ufak tefek adamın fikirleri bir devi oluşturdu. Lütfen inceleyiniz ki, bugün Avrupa Birliğindeki tüm bilimsel ve öğrenci değişini konularının ana adı ERASMUS’tur. Okuyup araştırmanız dileği ile. Saygılarımla…