Lafı sözü dinlenen, ağzından çıkan her söze itibar edilen bir adam, bir başka adam hakkında asılsız ithamlada bulunmuş.
Ağızdan çıkan her söz, durgun suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi halka halka, sokak sokak, mahalle mahalle, şehir şehir yayılıp bütün ülkede duyulmuş.
Doğal olarak bu adı geçen kişi hakkında kimi kin duymuş, kimi de öfkelenmiş!
Yani bu hınçların ardından, bir linç kampanyası başlatılmış adam hakkında… Bu yargısız infazın sonunda gıyabında çoktan hüküm verilmiş. Hani, adamı ellerine geçirseler, bir kaşık suda boğacaklar! Aleyhinde böyle bir hava oluşmuş yani.
Günler, haftalar ve hatta aylar böyle geçip giderken o, sözü dinlenir adam, bir hata ettiğini farketmiş.
Ağzından çıkan sözün, bir iftira olduğunu anlamış.
Anlamış, anlamasına da ok yaydan fırlamış bir kere…
Yine de dürüst ve vicdanlı bir adammış ki pişmanlık duyup başlamış kıvranmaya…
“Ne yapsam, ne etsem de kendimi affettirsem?” diye düşünürken gidip özür dilemeye karar vermiş; düşündüğü gibi de yapmış.
İftira attığı adamın yanına gitmiş. Ne olur demiş, ben ettim, sen etme! Bir halt işledim, ne olur beni affet!
“Olur” demiş adam. Özrünü kabul ederim ama bir şartla!
Adam, sevinçle bağırmış: “Ne istersen yaparım. İstersen kölen bile olurum! Yeter ki beni affet!”
Adamcağız, bir çuval bulmuş, içine de kuş tüylerini doldurup ağzını bağladıktan sonra: “Haydi, şu dağa çıkalım!” demiş.
Çıkmışlar dağın tepesine. Dağın en rüzgârlı tepesine geldiklerinde adam, çuvalın ağzını açmış, kuş tüylerini boşaltmaya başlamış!
Kuş tüyü bu! Hiç rüzgarda durur mu?
Her biri, ayrı bir yere dağılmış! Kimi Hanya’ya, kimi Konya’ya!
Bu manzarayı şaşkınlık içinde izleyen adam, bu işin nereye varacağını merak ederken çuvaldaki son tüyü de silkeleyen adam, kendisine iftira atan adama dönüp şöyle demiş:
“Haydi, sıra sende. Rüzgarın dağıttığı şu tüyleri tek tek topla, doldur şu çuvala da özrünü kabul edeyim!”
Mümkün mü o tüylerin hepsini tek tek toplayıp da yeniden çuvala doldurmak!
Elbette mümkün değil! Çünkü dağın her yanına dağılmış!
Adam, “Ben bunları nasıl toplarım?” diye düşünürken iftiraya uğrayan adam, şöyle konuşmuş:
“Senin bana attığın iftira, aynen bu tüyler gibi ülkenin her yanına dağıldı. Sen, nasıl ki bu tüyleri tek tek toplayamazsan, ben de senin sözüne kanan insanlara tek tek anlatamam!”
Eskiden insanlar, gördüğünü örter; görmediğini söylemezdi. Şimdilerde ise gördüğünü yayıyor görmediğini de uyduruyor.
Dürüst insana iftira atmak gökten ağırdır, sabretmek ise zehirden daha acıdır.
Aciz insan, şikayet eder; asil insan, idare eder; basit insan, iftira eder; sabırlı insan da azmeder.
Sözün Özü
İnsanların size karşı olan davranışları, kendi değerlerini belirler; sizin değerinizi değil. Carlos Domingues