Ülke olarak, çoğunlukla küçük hayaller kurduk. Başımızdakiler büyüktü ama hayalleri hep küçüktü. Küçük bir evimiz, küçük bir arabamız, küçük bir gelirimiz olsun istedik. Çocuklarımızı okula gönderdik ve hep okusun küçük bir memur olsun, devlete kapağı atsın, küçükte olsa bir maaşı olsun istedik.
***
Küçük hayallerden büyük başarılar çıkmıyor. Dar, sığ, vizyonsuz olduğumuz sürece ne kendimiz, ne ailemiz ne de devletimiz gelişiyor. Bu yüzden teknolojik tasarımlar ya da buluşlar hep yabancı ülkelerden çıkıyor.
BÖYLE GİDERSE BİZ HEP KÜÇÜK KALACAĞIZ
Küçük esnaf, küçük çiftçi, küçük işletmeler. Bize dar düşünmeyi ve hayata at gözlükleriyle bakmayı öğrettiler. Hal böyle olunca küçük kalan bizler, ekonominin devasa boyutlarını ve hayatın ekonomik acımasızlığını görünce hepimiz, yüzüne ışık tutulmuş tavşan gibi kala kaldık. Çünkü gelirimiz hep küçük, giderlerimiz ise hep büyük oldu.
***
Ülkemizde binlerce küçük esnaf var. Çoğunun bir hayali yok. Hepimiz günü kurtarmanın derdindeyiz. Yaklaşık 5 buçuk milyon bağkurlu bulunuyor. Ama her ay düzenli ödeme yapan 2 milyon kişi anca var.
***
Ülkemizde hükümet küçük esnaftan, küçük işletmeciden toplayacağı vergilere kalsa, emeklinin memurun maaşlarını bile zor öder. Hal böyle olunca hükümet ister istemez kesin olan vergilere bakıyor. Her arabası olandan akaryakıt vergisi, MTV, sigorta, ÖTV, KDV gibi kalemlerden vergi alıyor.
***
Ekonomiden yana dert yanan küçkük esnafa soruyorum, ekonominin iyi olduğu zamanlarda oldu ama sen yine aynı durumdasın diyorum gülüyor. Söyler misiniz ülkede binlerce küçük esnaf var, terzi, bakkal, berber, büfe, tesisatçı, tamirci vb gibi bu esnaflar ekonomi on numara olsa bile ne kadar zenginleşebilir. Ülke adına ne kadar KDV kazandırabilir anca evini geçindirebilir.
ÜRETMEDEN ZENGİNLİK KABAK İLE KAVAĞIN HİKAYESİNE BENZER
Bizim gibi küçük gelirli olan işlerin ya da işletmelerin zengin olmayı hayal etmesi zordur. Binlerce küçük esnaf ve ya işletmeci bir araya gelse organize sanayide bir fabrika yapmaz. Kendi bağkur ya da sigortasının ödemekte zorluk çeken esnaftan ülke adına ya da kendi adına çok fazla bir şey bekleyemeyiz. 15- 20 metre kare dükkanlarımızda karın tokluğuna çalışırız.
***
Bugün üç harfliler diye bildiğimiz dev marketler bile, kendi markaları adında üretim yapıp kendi ürünlerini satmaktadırlar. Bir markete gidince herkesin bildiği markanın ürünü 20 tl aynı ürünün market markası 15 tl. Yani dev marketler bile asıl kazançlarını kendi etiketinin olduğu ürünlerden kazanıyor.
***
Evet kabak hızlı zengin oluyor ama ilk ayazda yerin dibini buluyor. Bu yüzden üretmeden, üreticiyi kollamadan, faizlerle para kazanarak zengin olunmuyor. Olunsa da kabak gibi ilk krizde yok oluyoruz.
HİÇ OLMAZSA ÜLKEMİZ BÜYÜK DÜŞÜNMELİ
Hadi bizim gibileri geçtim. Halk olarak kapasitemiz yok, vizyon yok, okumak yok, araştırmak yok, imkanımız yok. Ama devletimizde bunların hepsi var. 22 yılda tarım sektörü 7 kez sil baştan yapılıyor. Eğitim aynı şekilde. Her gelen sistemin yanlış olduğunu ve yeni bir sistem kurulacağını söylüyor. Ama ne eskisi ne yenisi bir işe yarıyor. Oysa bunu başaran ülkeler var. Hiçbir şey bilmiyorsan başaran ülkeleri taklit edersin.
***
Halk olarak artık hiçbir şeye tepki vermez olduk. Adama mazot 40 tl oldu diyorum olsun diyor. Mercimek, nohut, bulgur dış ülkelerden gelir diyorum gelsin diyor. Peki et, kıyma, peynir gibi ürünlerin fiyatları çok pahalı alabiliyor musun diyorum, almasam da olur diyor. Ne diyelim herkes memnun ise, bize de hayırlısı olsun demek düşer.