Sevgili okurlar;
Kentlerde yaşayanlar geldikleri yörelerin geleneksel örf, adet ve geleneksel yaşam tarzlarını genelde mini koloniler benzeri kümeler halinde geldikleri kentlerde yerleşimler sağlamaya çalışırlar. Göç alan kentlere ekonomileri düşük olarak gelenler, varoş yaşam alanları oluşturarak, toprak bağımlılıklarından kopamadıklarından şehrin ana yerleşim merkezlerinin dışından müstakil, bahçeli, gecekondu tarzı evlerde yaşamayı tercih ederler. Süreç ve zaman içerisinde bu yerleşim yerleri çok göç alan kentlerde belli bir zaman içerisinde imar kapsamına alındığında semt veya mahallelerde yaşayanların, makus talihleri yerini ranta bırakıyor.
***
Süreç bu, insanların yaşadıkları kentlerde ekonomik ve siyasi alanlarda feodal kültür, ırk ve mezhep yapısallığı kapsamında birlikteliklerini kullanarak, yerel yönetimlerde söz sahibi bile olurlar. Siyasi partiler zaman zaman bu durumlarından faydalanarak oy akımını kendi kanallarına akıtmaya çalışıyorlar. Bu konuda başarılı oldukları ülkemizde ve Manisa’mızda görülmektedir.
***
Siyasi partiler seçim öncesinde, “Irk, etnik yapı, din ve mezhep” ayrımcılığı yapmayacaklarını vadederek yola çıkarlar sonrası; Verdikleri vaatlerin kurbanı olurlar. Etnik yapılanmayı, ırkçılığı körükleyici çukura düşerler. Kuruluş amaçlarının dışına taşınan bir siyasi yapılanma bataklığında çırpındıkça gömülürler.
***
Zafer kazanmanın sarhoşluğuna kapıldıklarında, güneş gözlerini kamaştırınca, taktıkları gözlüklerin yerine gelecek seçimleri kazanmak umuduyla, at gözlüklerini takarak yola devam ederler. Radyoda bir ses, halktan bir nefes, Musa Eroğlu’nun bir türküsü, Ses Duvarı’na çarpıyor; “Yolun Sonu Görünüyor” Kıssadan hisse! Sağlıklı yaşayın, sağlıcakla kalın.